DIGITURK Dergi, Mart 2013
Aşk’ın Sonu (The End Of Love), Mark Webber’in yazıp
yönettiği ve başrollerinde 2 yaşındaki oğlu Isaac ile rol aldığı duygusal bir
film. 2012 tarihli film, Sundance Film Festivali’nde de gösterildi.
Eleştirmenlerin bir kısmından çok olumlu eleştiriler almasa
da, gerçekçi atmosferi ve beyaz perdede bu açıdan pek de ele alınmamış olan
baba-oğul ilişkisini okumak için oldukça ilginç bir yapım. Film, yönetmen
Webber’in, 2008’de yönettiği Explicit Ills filminden sonra ikinci yönetmenlik
denemesi.
Mark, eşi aniden
ölünce, küçük oğluna hem annelik hem babalık yapmak zoruda kalıyor. Filme,
küçük ve çok sevimli Isaac’i görerek başlıyoruz. Babasıyla paylaştığı yatakta, gözleri hafif
aralanarak uyanıyor, babasına sokuluyor
ısınmak için. Tuvalete birlikte gidiyorlar, “morning hug” istiyor babasından
ayılabilmek için, şirin pijamaları içinde. Bu kadar küçük bir çocuğa rol
yaptırmanın, metin ezberletmenin ne kadar zor olabileceğini düşünerek izliyoruz
filmi. Isaac’ın, Webber’in kendi oğlu olması; her ikisi ve tüm set ekibi için oldukça büyük
bir avantaj olmuş gibi görünüyor.
Filmin ilginç yanlarından bir başkası da, Mark ve Isaac
dışında da birçok kişi, kendi hayatını ya da kendine oldukça benzer hayatları
canlandırıyor ve birçoğu kendi adıyla rol alıyor (Amanda-Amanda Seyfried,
Jason- Jason Ritter, Micheal- Micheal Cera,
Joselin- Jocelin Donahue, Aubrey-Aubrey Plaza, Isaac- Isaac Love,
Mark-Mark Webber). Isaac’ın öz annesi Frankie Shaw da filmdeki flashbacklerde,
kaybettikleri annenin hatıraları olarak ekrana geliyor. –Filmin, otobiyografik bir öykü olarak adedilmesinin sebeplerinden bir
diğeri de; gerçek hayatta Isaac’ın
ebeveynleri Shaw ve Webber’in ayrılmış olmaları.
Filmi aldığı olumsuz eleştiriler, neden bu kadar kişisel bir
öykünün filme uyarlandığıyla ilgili. Filmin yaklaşık ilk bir saati, hayatı iki
kişi devam ettirmek zorunda kalmış bir baba-oğlun ilişkisine tanıklık ettiğimiz
bir belgesel tadında. Koca bir film yapmak yerine, çok daha kısa bir şekilde,
belki bir kısa film ile işlenebileceği belirtiliyor.
“Bağımsız film”lerden hoşlanıyorsanız, bu filmde beğenmek
için bir şeyler bulma ihtimaliniz oldukça yüksek. Isaac’ı izlemek
-konuşmalarını, bağlantı kuruşlarını, gözlerinin dolduğu anları, babasıyla
ilişkisini-eğer küçük çocuklardan biraz bile hoşlanıyorsanız büyük keyif
alacağınız bir deneyim. İki yaşındaki
bir oğlan çocuğuyla yalnız yaşamak zorunda kalmış bir baba figürü, başına
gelmemiş ve pek yakınınızda da tanıklık etmediğiniz bir durum ise; günlük
hayatın içinden bazı kareler, çok gerçekçi ve olası durumları karşınıza
çıkarıyor aniden, düşündürüyor.
Akşam, dağınık ve az eşyalı, bekar evini andıran bir evde, altı bezli bir çocuk salonun ortasında akşam yemeğini yiyor, baba yorgun bitap, yemeğini bitirmesi için yalvarıyor. Anneyi ziyarete mezarlığa gidiyorlar, “bol çicekli o parka mı gidiyoruz?” diyor Isaac neşe içinde. Diğer mezarlardan topladığı çiçekleri, gözleri kızarık babasına getiriyor taşa koyması için; babasının ağladığını farkedince bağırarak ağlamaya başlıyor. Markete giderken, çekilen arabayı otoparktan çıkartırken Isaac sürekli kucakta. Mark, arada bir hayatını “normalleştirebilmek” için Isaac’ı uyutup, arkadaşlarının yanına, gece partilerine gidiyor, kadınlarla tanışıyor, birlikte olmayı deniyor, başarılı olamıyor. Karısını hatırlıyor. “Ölüm ne demek?” diyen Isaac’a, ölümün ne olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Akşam, dağınık ve az eşyalı, bekar evini andıran bir evde, altı bezli bir çocuk salonun ortasında akşam yemeğini yiyor, baba yorgun bitap, yemeğini bitirmesi için yalvarıyor. Anneyi ziyarete mezarlığa gidiyorlar, “bol çicekli o parka mı gidiyoruz?” diyor Isaac neşe içinde. Diğer mezarlardan topladığı çiçekleri, gözleri kızarık babasına getiriyor taşa koyması için; babasının ağladığını farkedince bağırarak ağlamaya başlıyor. Markete giderken, çekilen arabayı otoparktan çıkartırken Isaac sürekli kucakta. Mark, arada bir hayatını “normalleştirebilmek” için Isaac’ı uyutup, arkadaşlarının yanına, gece partilerine gidiyor, kadınlarla tanışıyor, birlikte olmayı deniyor, başarılı olamıyor. Karısını hatırlıyor. “Ölüm ne demek?” diyen Isaac’a, ölümün ne olduğunu anlatmaya çalışıyor.
İzlerkenki modunuz ve ruh halinize göre, farklı mesajlar
çıkarabileceğiniz, güzel bir deneyim The End of Love’u izlemek.