17 Ekim 2016 Pazartesi

De ki Hindistan...

Bayağı uzun bir süre sonra, yeniden yazmaya niyet ediyorum. Allah utandırmasın, yolum uzun, aydınlık, keyifli olsun...

Üç sene önce Hindistan'a gittik. Birçok açıdan dönüm noktası gibi bir tatil oldu benim için. Öncesi ve sonrası bayağı bir belirgin ayrılan bir köprü gibi. Köprü olduğunu, üzerinden geçip gittikten sonra anladığınız cinsten.

Önceki yazılara bakınca, tam da yazmak istediğim şekli şemali bulamamışım, kime neye ne diyorum açısından biraz kararsız kalmışım gibi geldi. Şimdi anlamış gibi hissediyorum, bu yazı ve umuyorum ki bundan sonrası böyle olacak. Gördüklerimi, yapıp ettiklerimi, bana dokunanları, beni dönüştürenleri benim gözümle anlatmaya çalışacağım. "Sayın seyirciler"e değil, sevgili dinleyicilere seslenmeye çalışacağım karnımdan konuşarak...

Hindistan diyordum. Seyahat, birçok açıdan dönüştürdü beni. Geziye karar verişimiz-sıkıntılı bir hamilelik arefesi süreç ve doktorun "bu ay da olmadı" deyişiyle, "e o zaman neden Hindistan'a gitmiyoruz?" deyişimiz, yol arkadaşımın-yani Mert'in, kocamın, sevgilimin, gezmelere doyamayan, hayatında hep hareket isteyen temiz kalpli insanın- bu turu bulması, tur acentesinin birkaç kez ısrarla "yer yok" demesi, hatta acenteden bir arkadaşın telefonda "vallahi yer yok, var diyene inanmayın, siz bu tura gidin ben mesleği bırakırım" tadında iddialı lafları, sonra İzmir'de çok cici bir arkadaşımın yanında gün batımında denize bakıp hayat memat, aşk meşk konuşurken acenteden gelen telefon ve aniden açılan iki kişilik yer... Gerisi, gitmezsek görmezsek olmayacak bir yolculuk...

Günlük gibi notlar almaya çalışmışım gezideyken, bugün o defteri buldum. Oradan bugüne düşen birkaç notu yazacağım. Belki okuyan, yolu yakında oralara düşecek birilerine de ilham verir diye- işimiz gücümüz,varımız yoğumuz şu "ilham" değil mi zaten- belki ben döner bir on yıl sonra yeniden okurum diye, belki bir dostuma git oku ve beni anla, derim diye. Niyet ettim..

13 Ekim 2013
...Tur rehberimiz "Otobüs gelecek inşallah, ondan sonra gideceğiz" diyor. Saat 05:30, Hindistan havaalanı...

Reklam panoları İngilizce, trafik İngiltere gibi soldan akıyor. Sabahın beşinde yürüyen, bisiklete binen insanlar etrafta...


Otobüsümüz geldi, çiçeklerle bezeli kolyelerle karşılandık, otobüste serinlemek için vantilatörler var.



Durduğumuz yerlerde tuvaletler ücretsiz...

14 Ekim 2013
...Bugün neler gördük, hatırladığım sırayla yazmayı deniyorum: maymunlar, yola yatmış inekler, sincaplar, yol kenarında saç kesen berberler, yere işeyen adamlar, önümüze çıkıp bizi peşinden sürükleyen manda sürüsü, soldan akan trafik ve sürekli çalan kornalar. tuk tuk benzeri rikşahlar -yeşil&sarı taksiler- kocaman kapta -üzeri açık- patlayan mısır, pilavı terazide tartıp eliyle veren adamlar, Aslan Tanrı için düzenlenen boya festivali, çöp yiyen domuzlar, renk renk kıyafetli kadınlar, alınlarındaki kırmızı noktaları,"good price for you" diyen satıcı adamlar...






15 Ekim 2013
...Tac Mahal'i gördük bugün. Şah, karısına yaptırmış burayı. Karısı ondördüncü çocuğunu doğururken ölmüş. Şah kendine de siyah mermerden böyle büyük bir saray yaptırmak istemiş, oğlu dur demiş. Daha fazla para harcamasın diye Tac Mahal'i gören kırmızı küçük bir saray yaptırmış, Şah sekiz yıl burada yaşamış. Sekiz yıl sonra da burada ölmüş...



...Oda servisi geldi az önce. "Pencereniz açık, maymun girebilir" dedi. Sonra bize güvenmedi, geldi kilitledi pencereyi. Gündüz de yanımıza geldi, "odanızı beğendiniz mi?" dedi, "ben temizliyorum odanızı" dedi gururla. İşini bunca seven ve güleryüzlü birini görmek iyi geldi bana...

16 Ekim 2013
Bugün Jaipur'a geçtik. Buradan önce Red Fort'u gördük. Ellerini "money" ve "chocolate" diyen açan dünya güzeli kızların fotoğraflarını çektim, onlara sadece mandalina verebildim.


...Şu anki ruh halimi barındırabilmenin bir yolu olsa keşke. İki duyguyu farkediyorum, hafiflik ve özgürlük. Ne çok görünür ve görünmez yükü taşıyoruz demek ki üzerimizde. Ne kadar çok "olmaz, çünkü..." diyoruz. Ama işte burası ve burada olan her şey "pekala olabilir" hissi veriyor içimden gelen her şey için bana.  "Her şeyle birlikte" ama "her şeye rağmen" değil...







...Bu akşam Jaipur'da onaltı kişi el ele tuşarak karşıdan karşıya geçtik çığlık ata ata. Trafik ışıksız ve polissiz memlekette "artık bize hiç bir şey olmaz!" diyoruz...

20 Ekim 2013
...Delhi'den kalkan dönüş uçağındayız. Ağzımda çok güzel bir tat var, beni en az bir ay götürür. Hafta diyecektim, elim "ay" yazdı. Şadan'a diyeceğim ki; bak kardeşim, bir şehri terkederken , içinde hafif bir sızı kalıyorsa, bu orada güzel vakit geçirdiğin içindir. Ellerimde kınalar ve boynumda şalımla bir parça geliyor benimle beraber...Hindu tapınağındaki bir adamın sözleri kulaklarımda, "Delhi'ye gelen herkes buraya gelemiyor, siz gelebildiğine göre özelsiniz, burada koca bir enerji var."

Gezi, onlarca renk, yüzlerce anı, bir sürü düşünce ve duygu ile çok yoğun bir iz bıraktı bende. Kendini sokaklarda, tapınaklarda, gözlerinin içi gülen insanların anlatacaklarında kaybetmek isteyenler gitsin, görsün. Hijyen takıntısı olan, kendine benzemeyen bir memlekette olmayı hiç istemeyen, ne bileyim kendiyle bir derdi olmayan kimse bence hiç zahmet etmesin, gitmesin...

Hindistan'a, rehber ve can dost Fazal'a, ellerimi kınalayan çocuklara selam, şükran, şükran...